28 Temmuz 2012 Cumartesi

Temmuz

Bulanık görüyorum bu günlerde, sebebini bilmiyorum. Gözlerimin önündeki bu perdenin kaynağını bulamıyorum. Çok mu tecrübeliyim yoksa boş amaçlarım mı var, kendim miyim yoksa başka biri mi var..

İçimde..

Yine aynısı oldu ve belki daha kötü, bu Temmuz'u da kimse sevemedi, yine kimse hoşlanmadı bu sıcak güneşten, oysa bu güneşe sırtını çevirenler değil miydi soğukta üzerine kazak giyen? Yoksa onlar Şubat'ı da mı sevmediler zamanında?

Diğerlerinin aksine, Temmuz beni sevmedi be dostum. Uğraşlarıma, çabalarıma rağmen fazla soğuksun dedi bana..

Reddetti..

Kendi kendimi ısıtmaya çalıştım türlü kazaklarla, çoğu üzerime olmadı, ben soğuktum ve öyle kalmalıydım belki, mevsimlerden kurtulup ben olmalıydım..

O da çok yalnızdı be dostum..

Ve bilir misin? Ben yalnızlığı sevmem, gözlerimi kapattığımda hatırlayacak anılar isterim, ve bazı melodiler belki, iç dünyamda çaldığını hissettiğim..

Monoton sözleri hatırlamak isterim, onlarla konuşamamak, ama onların orada olduğunu, bir "selam" kadar uzakta olduğunu bilmek..

Gözlerini unutmak isterim, unutmak ve tekrar hatırlamak, tekrar tekrar yaşamak aynı heyecanı, en sevdiğin yemeği yerken kafanda oluşturduğun tat olmak isterim, ve sen o yemekten tattığındaki o anı yaşatmak..

Bir çoğunun aksine seni iyi hissettirmek, boş bir sıfatla yanında olmak, bu kim dediklerinde "O işte" demeni sağlamak..

O, hep yanında olan ama aslında senin de tanımadığın, konuştuğunda dinleyeceğini bildiğin halde konuşmadığın, üzülmesin diye teselli ettiğin, onsuz yapacağını bildiğin halde yapmak istemediğin..

Ya da bunları hiç düşünmediğin..

Temmuz, beni neden sevmedin..

22 Temmuz 2012 Pazar

Aynı

O an yaptığın şeyi daha önce yaptığını hissedersin ya hani, etrafındaki her şey aynı gelir, nefes alıp verişlerin yavaşlar sanki..

Dejavu'dur işte bu..

Ve inan, o kadar garip veya güzel bir şey değildir..

Özellikle de sevmediğin anılarını her gün yaşıyorsan..

Çocukken deja vu diye bir film izlemiştim, çocuk kafası işte, ne akla hizmet ettiysem. Zaten çocukluğumda hangi akla hizmet ettiğimi bilmeden çok şey yapmışım ya neyse, filmin bir kısmında adam geçmişteki arkadaşına mesaj yolluyordu, ama bu mesaj arkadaşının ölümüne sebep oluyordu. Filmin 10 dakikası felandı bu olay, ama beyin işte, geri kalanını değil, sadece bu kısmını hatırlarım. Adamın üzülmesi az çok hatırımdadır yine. O zamanlar bu tip olaylara çok kafa yormamıştım, gözlerimi bön bön açıp bakardım sadece yeni bir şey gördüğümde..

Filmin sonlarına doğru film başa sarıyor gibi oluyordu, aynı durumlar tekrar gerçekleşiyordu, çocuk halimle "Aaa" felan yapmıştım, sanki filmin başını aynen alıp kopyalamamışlar gibi şaşırmıştım bir de. Filmin geri kalanı başrolün kahraman olduğu normal amerikan filmleri gibiydi zaten..

Şimdi, merak ediyorum..

Geçmişte yaptığım seçimleri değiştirseydim ne yapardım, neleri değiştirirdim diye..

Soruyorum, aynı olur muydu ki yine hayatım?

Aynı olur muydu karşılaştığım insanlar?

Yine aynı olur muydum ki ben?

Yoksa ölür müydüm erkenden?

Belki uzakta bir gün de olsa..

Geleceğini bilmeden?

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Ritim

Bazı şeyler bazı kişilerden duyunca daha önemlidir hani. Değer verdiğin içindir belki, ya da sadece öyle iyi hissettiğin için..

Bu sefer..

İyi hissedemedim..


"Biliyordu bütün o notalarda yeri olmadığını, bir şeyler kayıptı ve onu bulmadan bu çarkı döndüremezdi. Çok mu hızlıydı bu ritim? Ya da seri? Anlık?

Olamayacağı kadar anlık hem de..

Ve karanlık, aydınlatamayacağı kadar, tek kalp ile.."


Bütün o gökkuşağının arasından gerçeği görememekti belki de hatam. Duygusuz, ruhsuz harflerdi derdimi anlattıklarım, insanlar değil..

Notalar değil..

Sen. Değil..

Ama olmanı isterdim..

Gözyaşlarımı görecek kadar uzak kalmanı ama derdimi anlattığımda duyabilecek kadar yakınımda olmanı, yanına geldiğimde gözüme birşeyin kaçtığı yalanına inanmanı ve geçecek deyip teselli edecek kadar beni tanımanı..

Çok şey istiyorum değil mi?

O olamayacağımı biliyorum. Hepsi bu..

Tüm karamsarlığımın, mutsuzluğumun, yanlış umutlarımın ve yalanlarımın sebebi bu..

"Her gün sana bakanların aksine, ben seni sana bakmadan da görebiliyorum, nedenini bilmiyorum.."

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Suffit d'écouter. (II)

Belki hayatının yaşama amacıydı, anlık ritimler..

"O an... O an seni kalbimde hissettim, belki de hep oradaydın da ben yeni farkettim"

Gölgelerden sıkılmış mıydı? Onlarsız eksik miydi bir şeyler sanki? Seyirci gibi..

Belki ölümünü alkışlayacak bir seyirci, belki de sadece dinlemesi gereken biri..


"Partie de moi"


Gözlerindeki gökkuşağını kaldıran, güneşini kapatan, belki de onu yavaşlatan kişi bu ritimde..

İçindeki duygular zaten yeterince karanlık değil miydi, bu kahrolası yere nasıl gelmişti ki?


"Vous êtes dans le vide"


Yıldızları tutamadığın,

Gölgeleri tanıyamadığın,

Kendini bulamadığın..

Belki de en önemlisi,

Ritmi duyamadığın..


"Ne Me Quitte Pas"

Asla..

Beni bırakma..

Korkarım ben gölgelerin arasında..

Özellikle de tek başıma..

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Psikolog (II)

"Lütfen devam et" dedi Sarı saçlı kız. Adam anlatırken bir yandan yeni romanındaki karakterlerden birine isim düşünüyordu. O da tıpkı karşısında oturan adam gibiydi. İçine kapanık, komplekslerini yenememiş, zayıf ve zavallı bir et parçası..

"Onu gördüğüm an, bir şeylerin değiştiği farkettim. Derinlerde bir şey, bilirsiniz... Kendi kendime söz vermiş olmasam aşık olduğumu bile söyleyebilirdim."

Güvensiz de aynı zamanda, yada sarsılan güvenini toparlayamayan biri..

"Onu güldürmek, bir zamanlar en büyük ihtiyacımdı sanki, görüşmemizin mümkün olamayacağı gerçeğinden kaçmak istiyordum. Zamanı boşa harcamamak, hep onun yanında olmak."

Psikologluk romanlarda işe yarıyordu doğrusu, adam anlatmaya devam ederken karakteri de şekilleniyordu aynı zamanda..

"Yanlız değildim, buna eminim. Hatta gerilerdeyim de. Ama bir görseniz gülüşünü, o kadar sevimli ki. Ve zeki de.."

Ne ilk, ne de sondu bu. Neden insanlar aşk sorunlarını kendilerini çözmüyorlardı ki sanki? Çözümler bir ekmek bıçağı uzaktayken hem de..

"Sırf onun için çalışıp durdum. Kendimle savaştım, olmaz diyen yanımı yendim.

Ama.. Olmadı.."

Bir şeyler değişikti bu adamda, ve bunu kurcalamak istiyordu içten içe, seansın bitişini bildiren zil çalarken dosyaya 'düzenli seans' notunu aldı. Tam o sırada dosyadaki şahıs bilgilerine gözü takıldı. Karakteri için ismi bulmuştu işte. Kafasıyla adama selam verdikten sonra odadan çıkışını izledi. Onu çok ama çok sık görecekti..

Sonuçta o, kendisinin yarattığı bir karakterdi..