30 Haziran 2014 Pazartesi

Fısıltı

"-Alo Henry?
+...
-Henry...
+...
-Sana ne oldu bilmiyorum, ama endişelenmeye başlıyorum.
+...
-Amcan John seni sokakta görmüş ve sen ona selam bile vermemişsin. Sana iş buldu, biliyorsun.
+...
-Henry..."

Gidenler, yani hayatında önem verdiğin insanlar, aniden gittiklerinde yalnız kaldım sanıyorsun ya.

Öyle bir şey değil o.

Onların anılarıyla, hatıralarıyla beraber kalırsın, ki bu yalnız kalmandan çok daha kötü, inan. Her seferinde, onu hatırlatan her ufak şeyde tekrar başa sarıyor gibi olur.

O da öyle değil.


Bir çocuktan bahsedeceğim sana bu gece.

Belki tanırsın, bu çocuk kibritin kokusunu sever, bu çocuk denize attığı maviyi de sever, kendi hatalarından ders almaz, notlar yazar; uymaz.

Çocuk çünkü. Kaç yaşında olursa olsun, önünde büyüyeceği günler oldukça çocuk. Öğreneceği şeyler oldukça cahil. Biraz korkak, çoğunlukla aptal.

Bu çocuk anılarıyla yaşar. Kaldı ki anılarla yaşamak keşke'lerle yaşamaktır. 'O an'da diyemediklerini kendine söylemektir. Temelinde cesaretsizliktir. Kendine kızmak ve üzülmekten ibarettir. Alışıncaya kadar. Alıştığında bir başka anı gelir ve tekrar edersin.

Koşmak gibi. Rutindir. Bu çocuk koşmayı sever. Koşarken düşünemez insan. Her seferinde hedefin önündekini geçmekse, düşünemezsin. Gökyüzünden kaçıyorsan düşünemezsin.

Hayatındaki insanlara ve önemli şeylere bağlıysan mesela. Bunlara kendi içinde isim veriyorsan bu çocuğu anlayabilirsin ancak. Bu risktir. Bir şeyleri sembolize etmek, birini bir şeyle anlatmak. Bunlar anılarının bir parçasıdır. Yani geri kalanlardır. Genelde gitmezler, orada dururlar ve sana gidenleri çağrıştırmaya devam ederler.

Beklenti. Bunlar apayrıdır aslında, ama beklenti doludur bu çocuk. Çocuklar anlamazlar. Bu çocuk neden sorusunu sorar sürekli. Neden'ler ve Keşke'ler üzer insanı. Beklentiler ise bunların öncesidir.

Hedeflerinden uzaktadır, ama her zaman hedeflerini görebilir bu çocuk. Gerçeklik kavramını kazanmamış daha, yıldızlarla dost olamazsın dememiş kimse ona. Kitaptaki, oyundaki karakterlerle konuşulmaz dememiş. Cidden, kimse konuşmamış mı bu çocukla?

Görüyor, büyüyor, üzülüyor. Bazen gülüyor. Bazen yalnız, aç, mutsuz. Dedim ya, cahil bu çocuk. Öğreniyor hala.

Je suis là!