17 Haziran 2012 Pazar

Psikolog.. (I)

Ufak bir bakış sonucu başladı hikaye, yeşil miydi gözleri yoksa sarı saçıyla uyumlu olduğu için öyle mi hissetmek istemişti? Nedense çok tanıdık gelmişti yüzü, kimin nesiydi bu?

Sesi çok değişikti, davetkar ve neşeli. Biraz kısık ama gayet ikna edici. Dış görünüşüyle değil, samimiyetiyle etkilemişti. Neden, nasıl etkilendiğini, sonuçları ve sebepleri bilmek istemiyordu. Sadece konuşmak istiyordu, sadece bir kaç paragraf dolusu cümle sarfetmek ona..

En son görüşmelerini hatırlıyordu. Güzel bir organizasyondu. Her ne kadar yalnız ve çekimser kalsa da..


Böyle olmasının sebepleri nelerdi? Onun güzelliği mi, yoksa kendisinin cesaretsizliği mi, kompleksleri mi, güvenemeyişi mi kendine? Etrafında bir çok arkadaşı varken korkaklığı yüzünden yalnız kalması mı, imkansızlık mı?

Bunu çözmek adına ne yapabilirdi ki?

Yazmaktan başka?


"-Evet. Şey… Bilmiyorum. Bazen yağmur, yıldızlar çıkmasına izin verecek kadar duruyordu. O zaman güzel oluyordu. Gölde günbatımının hemen öncesine benziyordu. Her zaman suda milyonlarca yakamoz olurdu. Tıpkı o dağ gölü gibiydi. Çok berraktı. Sanki üstüste iki gökyüzü varmış gibi oluyordu. Sonra çölde, güneş doğduğu zaman, göğün nerde bitip, karanın nerde başladığını kestiremezdim.

-Keşke orada seninle birlikte olabilseydim.

-Oradaydın"



16 Haziran 2012 Cumartesi

Suffit d'écouter. (I)

Güçlü olduğunu hissediyordu, verdiği kararlar ve amaçları uğruna yaptıkları ile. Bazı şeyleri sorguluyordu, bir cevap arıyordu yüreğin derinindekileri sorulara, O olmayı beceremiyordu konu kendisine gelince, ne istediğini bilmeden istiyordu sadece. Ne aradığını bilmeden bakıyordu bazen kalbinin derinine..

Derine inince acıyordu bir yerleri, nefesi sıklaşıyordu, çıkıyordu -belki de kaçıyordu- oradan, geçmişinden..

Çıkmaya çalışırken batıyordu, bu kötüydü işte, beynine mi hükmedemiyordu yoksa sadece korkudan mıydı bu bataklık?



Cesur olsa yok olur muydu ki kötü şeyler?

Samimi olsa güvenebilir miydi birine?


Gözlerini kapatarak kendini bırakabilir miydi onun kollarına? Bilmiyordu..


Onu ondan iyi bilecek, onu ona anlatacak birini mi arıyordu yoksa? Cevabı bir ayna kadar uzakken hem de..


Yoksa sadece aramak mı istiyordu?


Kendi derinliklerinde batarken taşın üstüne oturan gölge elini uzattı ona, samimi bir tavrı vardı. Tutmalı mıydı elini bu adsız gölgenin, yoksa boğulmayı mı seçmeliydi?


O bütün bunları düşünürken gölge ise sadece O'nun düşüncelerini dinlemeyi tercih etti..

13 Haziran 2012 Çarşamba

Kukla

Bazı insanlar vardır ki senin onlar için pek önemin yoktur. Yeni Metin Belgesi'ne verilen önemle eşdeğersindir onların gözünde. İhtiyaçları ve kapasiten kadar önemlisindir. Özellikle de sen onlara önem veriyorsan acın daha da artar. Ömrümde cesaretsizliğim yüzünden çok fırsatı değerlendiremedim. Kaybetmekten korkarken kaybettim, ya da kazanmadığım oyunda ortadaki fişleri toplamaya kalktım..

Ve inanamazsın, bu hatayı birden fazla yaptım. Sigara gibi uyuşturucu gibi oldu bende, bir dahakine hayır dediğim halde buluyorum kendimi kalbime saplanan bir iğne ile..

Kavuşamazsan aşk, kavuşursan meşk olur demişler. Birine aşkım demek ise hala onu aradığını gösterir. Aşk anısı demek yitip giden anılar demek. Ki zaten kişiyle meşk halindeysen aşkı aramazsın. Anıları yalnızca o yokken düşünürsün.. Aşık olduğun insanın Nasılsın sorusuna bile cevap veremezken, açılmak ne zordur iyi bilirim. Sırf sevdiğimi güldürmek, onun yüzünde açan gamzeyi görmek için kendimi kendime rezil etmiş biriyim.. Aşkının yanında kalbin duruyorsa, mantıklı düşünemiyorsan, biraz da çirkinsen, bu döngüden kurtulamazsın. Kağıtlara da döksen, sahile de yazsan, görünce konuşamıyorsan, kendine güvenmiyorsan sadece arkasından bakarsın..

"And if I had told you that I loved you,
You'd maybe think there's something wrong"

9 Haziran 2012 Cumartesi

Falan Filan

Tam senin için olan birinin elinden gittiğini, belki de hiç elinde olmaması durumu nedir bilir misin?

Az çok tüm aşk acıları bunun üzerinedir: "Biz birbirimiz için yaratıldık"

Yani sen diyorsun ki: Ben Dünya'daki herkese baktım, en uygun sen varsın.

Dünyadaki herkesle tek tek konuşmadan, bir şeyler paylaşmadan, toplasan 200 kişilik çevrende sevdiğin birini kaybettin diye mi suratın asık senin? Bu nasıl bir lüks lan?

Nasıl bir lüks bu?!

Canım sıkıldı ne demek, benden sonrakiler seni çok mutlu edecek, buna eminsin yani?

Lanet olsun ne demek, "ben tüm kötü olayları yaşadım, bir bu eksikti, ayrıldım tam oldu" mudur?

İmkansızlıkların haricinde her şeyi denemeden lanet etmek nedir? Nankörlüktür.

Harçlık paranı sigaraya harcamandır. "Ben oldum ya" demektir.

Salaklıktır..

Salak olmak da, lanet etmeden yaşamayı bilmek de senin elinde. İmkanlarını kullanmak ya da onları bir yere atmak da öyle..

Aşık

Aşık olmak iyidir, kafan dağılır, düşünecek bir şeyin olur. Gerçekleri, yalnızlığını ve belki hayatın anlamını bulursun, bulamazsan da ararsın en azından. Karşılık bulamazsan kötü yanlarını görmeye çalışırsın bu güzel hırsızın, göremezsin. Baktığın her yer kırmızıdır çünkü, gözünü o an için dünyanın en güzel şekli kapatmıştır. Sonraları farkedersin düştüğün komik halleri, yastığınla paylaşırsın düşüncelerini, kedi - köpekten tavsiye istersin. Miyav veya hav sesi cesaretlendirir seni, durduk yere gider aşkını itiraf edersin..

Karşılık bulursan aşkı geçer zaten, olur da karşılık bulamazsan üzülürsün işte. Pistir o an, kendini kötülersin, her şey daha tatsız olur bir süre. "Unutursun" der çevrendekiler, inanmak istemezsin. Grip olan birine sıkı giyin derler resmen, ellerinden bir şey gelmez, bilirsin. Dalar gidersin denize ve kuşlara bakarken, gözlerini kapatırsın kalbini dinlerken..

Sonra unutursun gerçekten, başka birine aşık oluncaya veya ölünceye kadar sürer gider bu döngü..

"Aşka uçma kanatların yanar. -Sadi Şirazi.
Aşka uçmadıktan sonra kanatlar neye yarar? -Hz. Mevlana
Aşka vardıktan sonra kanadı kim arar? -Yunus Emre."