Bir adam tanıyorum ben,
Kendini tanımayan..
O kadar yabancı ki kendine,
Farkında değil değerinin..
O kadar anlamsız ki hayat onun için,
Ölse umrunda olmayacak..
Bir adam tanıyorum ben,
Işığını bulamayan..
O kadar karanlık ki bu adam,
Gülmese yalandan, ağlayacak..
Bir bilse, aslında doğru yere baksa,
Aradığını bulacak..
Bir adam tanıyorum ben,
Kendi yarasına tuz basan..
O kadar dalgın ki bu adam,
Yaraları kendi açıyor, farkında değil..
Biri söylese belki ona,
Kalbindeki bıçağı alacak..
Bir adam tanıyorum ben,
Aşık olan..
O kadar aşık ki bu adam,
Engeller umrunda değil..
O kadar seviyor ki,
Unutması mümkün değil..
Bir adam tanıyorum ben,
O'nu arayan..
O kadar arayan ki,
Onun için hayatını hiçe sayan,
Bir adam tanıyorum ben,
Konuşmayan..
Sessizce dinleyen çevresini,
Cevap veren içinden,
Dinlediği müziği hisseden,
Denizle dertleşen..
Bir adam tanıyorum ben,
Güvenmiş birilerine..
O kadar güvenmiş ki,
Bitti demek zor gelmiş ona.
O kadar sevmiş ki aslında,
Sevgisinden, geri dönmemiş..
Bir adam tanıyorum ben,
Arkasına dönüp bakan..
Yokluğunu farkeden yanında,
Biraz sevginin, belki bir dinleyicinin,
En önemlisi,
Sevdiğinin..
Bir adam tanıyorum ben,
Ne istediğini bilmiyor artık..
Konuşmuyor eskisi kadar,
İçi ağlıyor bize gülerken,
Sarhoş gibi sanki kalbi..
Söyledim mi bilmiyorum,
Bir adam tanıyorum,
Sözlerinde daha ciddi..
Belki de farkında,
Uçurumun kenarında bile olsa,
Bir şeyler eksik hayatında..
15 Aralık 2012 Cumartesi
8 Ekim 2012 Pazartesi
İllüzyon
Nesneler üzerindeki anlamını bildiğin bir şeyin, hayatının büyük bölümünde olduğunu farketmezsin..
Ta ki oyunun sırrını keşfedinceye kadar..
Hadi boz oyunu, sen sihirbaz ol deseler..
Cesaret edemezsin..
Bilirsin..
O şapkanın içinden sadece belli kişilerin eli değerse tavşan çıkacağını..
Sadece illüzyonistin kral olduğunu bu dünyada..
Gözünün önünde kendini canlandırırsın siyah ceketin içinde..
Bazen küçük bir sihir iyi gider doğrusu. Sadece seni farkettirecek kadar, çok değil..
Keşke bazen yok edebilsen kendini. Görsen etrafındakilerin neler hissettiğini..
Bir kaç saniye nefesini tutsan mesela, derin bir nefesten sonra. Sorarlar mı acaba nerede olduğunu?
Yoksa nefesini tutunca kaybolurlar mı?
Ne olur ki ölsen bir süreliğine?
Geride bıraksan herşeyini, üzülür müsün onlar için?
Yeni bir hayat verseler sana, girer misin o dolaba?
Sadece minik bir tebessüm için katlanır mısın onca acıya?
Nefesini bırakmadın mı hala yoksa?
Hadi uyan sihirbaz..
Değiştireceğin çok hayat var sırada..
Ta ki oyunun sırrını keşfedinceye kadar..
Hadi boz oyunu, sen sihirbaz ol deseler..
Cesaret edemezsin..
Bilirsin..
O şapkanın içinden sadece belli kişilerin eli değerse tavşan çıkacağını..
Sadece illüzyonistin kral olduğunu bu dünyada..
Gözünün önünde kendini canlandırırsın siyah ceketin içinde..
Bazen küçük bir sihir iyi gider doğrusu. Sadece seni farkettirecek kadar, çok değil..
Keşke bazen yok edebilsen kendini. Görsen etrafındakilerin neler hissettiğini..
Bir kaç saniye nefesini tutsan mesela, derin bir nefesten sonra. Sorarlar mı acaba nerede olduğunu?
Yoksa nefesini tutunca kaybolurlar mı?
Ne olur ki ölsen bir süreliğine?
Geride bıraksan herşeyini, üzülür müsün onlar için?
Yeni bir hayat verseler sana, girer misin o dolaba?
Sadece minik bir tebessüm için katlanır mısın onca acıya?
Nefesini bırakmadın mı hala yoksa?
Hadi uyan sihirbaz..
Değiştireceğin çok hayat var sırada..
4 Eylül 2012 Salı
Yağmur
Kendine inat bir şeyler yaptın mı?
Tümüyle derdin içindeyken, veya sadece öyle olduğunu hissederken?
Gelmeyeceğini bildiğin bir gemiye el salladın mı mesela?
Kapı çaldığında bir umut belki odur diye kapıya koştun mu?
Daha bir kaç gün önce öldüğünü bildiğin birinin sana selam vermesini umdun mu?
Açık gökyüzünde yağmuru bekledin mi?
Ben yaptım..
Dertliyken güldüm kendime, neden dedim binlerce, sadece baktım çaresizce..
Seni aradım..
Melodilerine baktım, çözmeye çalıştım, renklerde boğulduğum sana bakarken..
Onu aradım..
Nereye bakacağımı bilmeden, içimde olduğunu hissetmeden..
Ağladım..
Bazen sessizce, bazen haykırarak, bazen de düşünerek anılarımı..
Ve yine yağmur sildi gözyaşlarımı..
Tümüyle derdin içindeyken, veya sadece öyle olduğunu hissederken?
Gelmeyeceğini bildiğin bir gemiye el salladın mı mesela?
Kapı çaldığında bir umut belki odur diye kapıya koştun mu?
Daha bir kaç gün önce öldüğünü bildiğin birinin sana selam vermesini umdun mu?
Açık gökyüzünde yağmuru bekledin mi?
Ben yaptım..
Dertliyken güldüm kendime, neden dedim binlerce, sadece baktım çaresizce..
Seni aradım..
Melodilerine baktım, çözmeye çalıştım, renklerde boğulduğum sana bakarken..
Onu aradım..
Nereye bakacağımı bilmeden, içimde olduğunu hissetmeden..
Ağladım..
Bazen sessizce, bazen haykırarak, bazen de düşünerek anılarımı..
Ve yine yağmur sildi gözyaşlarımı..
25 Ağustos 2012 Cumartesi
Asker
Yine buradayım işte..
Bir şeyler düşünüyorum..
Buralardayım, eğer iyi bakarsan..
Görebileceğin yerde duruyorum..
Olamayacağını bile bile..
Hayal ediyorum..
Ölemeyeceğimi bile bile..
Gözlerimi kapatıyorum..
Her gece ayık halde narkoz yiyorum..
Bir şeyler sökülüyor benden besbelli..
Şekli tanıdık geliyor..
Nefes alamıyorum..
Ve bir şeyler değişiyor..
Bu yırtık kum torbalarının arkasında..
Ne olursa olsun, hayatta..
Kendimle savaşan bir askerim aslında..
Ağır bir anıyım, bir yankı..
Bir çağrı belki, benden olanlara..
Siperde mermisi bitip,
Elindeki bıçağa bakanlara..
İnanmasan da sevgiyim ben aslında..
Bir annenin çocuğuna sarıldığı anım..
Biraz gurur biraz cesaret..
Biraz da sessizlikle harmanım..
Gözlerini görüp de hayatta kalanlardanım..
Belki önündeki perdelerden görmesen de..
İşte, yine, yeniden..
Buradayım..
Bir şeyler düşünüyorum..
Buralardayım, eğer iyi bakarsan..
Görebileceğin yerde duruyorum..
Olamayacağını bile bile..
Hayal ediyorum..
Ölemeyeceğimi bile bile..
Gözlerimi kapatıyorum..
Her gece ayık halde narkoz yiyorum..
Bir şeyler sökülüyor benden besbelli..
Şekli tanıdık geliyor..
Nefes alamıyorum..
Ve bir şeyler değişiyor..
Bu yırtık kum torbalarının arkasında..
Ne olursa olsun, hayatta..
Kendimle savaşan bir askerim aslında..
Ağır bir anıyım, bir yankı..
Bir çağrı belki, benden olanlara..
Siperde mermisi bitip,
Elindeki bıçağa bakanlara..
İnanmasan da sevgiyim ben aslında..
Bir annenin çocuğuna sarıldığı anım..
Biraz gurur biraz cesaret..
Biraz da sessizlikle harmanım..
Gözlerini görüp de hayatta kalanlardanım..
Belki önündeki perdelerden görmesen de..
İşte, yine, yeniden..
Buradayım..
10 Ağustos 2012 Cuma
Kolye
O sabah evden çıkarken planları arasında ölmek yoktu..
Aslında planları arasında pek bir şey de yoktu. O en işlek caddede arkadaşlarıyla buluşacaktı. Belki de sinemaya gidebilirlerdi veya tiyatroya, gerçi adam akıllı bir film veya oyun izlemeyeli bayağı olmuştu. Tekrar aynı duyguyu yaşamak güzel olacaktı..
İşte bu fikirler vardı aklında..
Ayağını sıkan topuklu ayakkabısının onu tökezlettiği çok olmuştu, bu seferki başkaydı sanki, bir daha kalkmamak üzere bir düşüş..
Elinde tuttuğu, nedensiz yere bağlandığı saçma kolye gibiydi hayatı, ince hislere ve duygulara sahipti, çabuk kopabiliyordu bu melodiler birbirinden, ve bunları düşünürken düşen kız duygularına düğüm atmayı bilmiyordu..
Bir doğum gününde yerdeki bir pakette bulmuştu kolyeyi, mor ve zarif. Etrafında konuşacak birileri kalmayınca kolyeyle konuşmuştu günlerce, belki de aylarca. Kendi içindekini çıkarmıştı bir şeyleri başarmak için yapması gerekenin bu olduğunu bilerek. Eski yaşamına geri dönmeyi bu kadar isterken birden her şeyin durmasını beklemiyordu. Sadece nabzı değil, etrafındaki her şeyin durduğunu görebiliyordu.
Gök gürülderken belki yine yağmur yağar diye aldığı şemsiyesini çantasından çıkarırken bir gölgenin onu öldürmesiydi. Gerçek, uzun zamandır hasret kaldığı insanlarla buluşmak isteyen kızın ara sokakların birinde uğradığı saldırıydı. Polis raporuna göre Cinayet, Adli Tıp raporuna göre ise kalbe saplanan bıçak ile yaşamsal faaliyetin durmasıydı. Görgü şahitlerine göre ise bir kızın kolyesi için verdiği savaştı. Ona göre ise bir arkadaşı için fedai olmasıydı. Mor kolyenin kırmızıya dönmesiydi bir gecede. Arkadaşlarına göre ise korkunç bir olaydı, ki daha kötüsü de olamazdı zaten..
Sadece biraz konuşmak isteyen birinin yüzünde kalan acı tebessümdü olan. Elinde hala tuttuğu kolyesi ile 18 taşlı bir arkadaşı olduğunu kanıtlayan birinin zaferiydi..
Bu kimse bilmese de, her gece olan bir şeydi..
Aslında planları arasında pek bir şey de yoktu. O en işlek caddede arkadaşlarıyla buluşacaktı. Belki de sinemaya gidebilirlerdi veya tiyatroya, gerçi adam akıllı bir film veya oyun izlemeyeli bayağı olmuştu. Tekrar aynı duyguyu yaşamak güzel olacaktı..
İşte bu fikirler vardı aklında..
Ayağını sıkan topuklu ayakkabısının onu tökezlettiği çok olmuştu, bu seferki başkaydı sanki, bir daha kalkmamak üzere bir düşüş..
Elinde tuttuğu, nedensiz yere bağlandığı saçma kolye gibiydi hayatı, ince hislere ve duygulara sahipti, çabuk kopabiliyordu bu melodiler birbirinden, ve bunları düşünürken düşen kız duygularına düğüm atmayı bilmiyordu..
Bir doğum gününde yerdeki bir pakette bulmuştu kolyeyi, mor ve zarif. Etrafında konuşacak birileri kalmayınca kolyeyle konuşmuştu günlerce, belki de aylarca. Kendi içindekini çıkarmıştı bir şeyleri başarmak için yapması gerekenin bu olduğunu bilerek. Eski yaşamına geri dönmeyi bu kadar isterken birden her şeyin durmasını beklemiyordu. Sadece nabzı değil, etrafındaki her şeyin durduğunu görebiliyordu.
Gök gürülderken belki yine yağmur yağar diye aldığı şemsiyesini çantasından çıkarırken bir gölgenin onu öldürmesiydi. Gerçek, uzun zamandır hasret kaldığı insanlarla buluşmak isteyen kızın ara sokakların birinde uğradığı saldırıydı. Polis raporuna göre Cinayet, Adli Tıp raporuna göre ise kalbe saplanan bıçak ile yaşamsal faaliyetin durmasıydı. Görgü şahitlerine göre ise bir kızın kolyesi için verdiği savaştı. Ona göre ise bir arkadaşı için fedai olmasıydı. Mor kolyenin kırmızıya dönmesiydi bir gecede. Arkadaşlarına göre ise korkunç bir olaydı, ki daha kötüsü de olamazdı zaten..
Sadece biraz konuşmak isteyen birinin yüzünde kalan acı tebessümdü olan. Elinde hala tuttuğu kolyesi ile 18 taşlı bir arkadaşı olduğunu kanıtlayan birinin zaferiydi..
Bu kimse bilmese de, her gece olan bir şeydi..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)