30 Nisan 2014 Çarşamba

Kendime Not

Beklentiler kötüdür.

Onlara bir üvey evlat gibi davranabilirsin, ya da en kötü davranacağın şey neyse onun gibi.

Bulabildiysen ne âlâ.

Ama bulamadıysan, sana bir kötü, bir de daha kötü haberim var.

Önce kötüyü söylüyorum: Üzüleceksin. Çok üzüleceksin hem de ve anlatabileceğin kimse olmayacak. Beklentilerini yok etmezsen mutsuz olursun sürekli, hiç hissedersin kendini, edeceksin de.

Daha da kötüsü: Bundan kurtuluşun yok, en ufak iyiliğin bile gereksiz olduğu, ters karşılandığı bu yerde, gereksiz iyi bir insansan, hatalarından ders de alamıyorsan üstüne üstlük, sürekli beklersin. Bu bir çok şey olabilir. Sevgi en zorudur. Para en acımasızı ve acınası. Değer vermek ise en acıtanı. Küçük bir günaydın bile beklentidir. Beklentilerin basit olabilir dostum. Basit şeyler de üzer.

Her beklenti bencildir. Az ya da çok bir şey ister insan ve "neden" sorusunu sormaktır tek yapabildiği. Cevabı bir çok şey olabilir ama amaç öğrenmek değildir.

Üzülmek istemiyorsan kendini üz. Acımasız ol. Umursamıyor, kabul et. İstemiyor. Sevmiyor. Tiksiniyor belki. Kaçıyor da olabilir, bırak kaçsın. Kendine doğruları söylemek başkasına yalan söylemekten daha zor olsa da yap bunu.

Heykelden para dilenen adam gibi. Alış. Merak etme, hiç bir şey alışılamaz değildir. Her yara acıtır ve hiç bir yara asla kapanmaz. Sadece zaman üstünü örter ve onunla yaşamayı öğretir sana...

17 Nisan 2014 Perşembe

Şans

Herkesin hayatında, yaşadığı rutini canlandıran bir şeyler vardır.
Belki bir oyuncak ayı.
Belki bir kolye.
Bir defter...

Ne zaman ki bu şey, biri olmuşsa, ne zaman ki anlamlıysa her şey onla.
Geri kalanın pek önemi yoktur, kalmaz.

Bu kişiyle tanışmamış olabilirsin,
Bu kişiyi tanıyor da olabilirsin,
Bu kişi seni üzmüş olabilir.
Veya böyle biri hiç olmayabilir.

"Ya buysa?" de kendine.
Şanslı olmak istiyorsan, hayata biraz da sen şans vermelisin.

İstiyorsan olur.
Bir gün kalktığında bir yanının sadece onun için attığını fark edersin.

Bu bir gün sonra olabilir.
Bu bir hafta sonra olabilir.
Bu bir ay sonra olabilir.
Veya bu zaman hiç gelmeyebilir.

Ama bazen öyle olur ki, hayatında hiç bir eksiğin yokken -ya da sen öyle sanıyorken- biriyle tanışırsın.

Kendine ait bir yer açar sende. Her kalp atışının birazı ona ait olur.

Ya giderse dememelisin, sarılmalısın işte ona, o an'a, o anda.

Ne demiş şair;
"Yarın yok ki..."

1 Nisan 2014 Salı

Kibrit

'Çat'

İlk kibrit yandı.

Kibritin kokusunu seviyordu sadece çocuk.

Birden yanması, sonra sönmesini de hemen. Kendi gibi.

İlk kibrit söndü.

Kokusunu unutmamak için yakıyordu her dakika bir tane. Her dakikada bir alev daha yanıyordu içinde. Sönüyordu biraz. Çocuk elinin yanmasından korkup kendi söndürüyordu biraz sonra kibriti.

Ve bir dakika sonra.

İnce bir 'çat' sesi, bir alev daha, bir yanan duygu daha içinde çocuğun, bir korku ve üfleyince sönen ateş.

12. Kibrit söndü.

Geride kalan keskin koku.

Her seferinde biraz daha keskin belki.

Kokunun süresini uzatmak için 2'li 3'lü yakıyordu çocuk. Biraz daha fazla parlıyordu, biraz daha çabuk sönüyordu alev sadece. Biraz daha fazla korkuyor çocuk, biraz daha zor söndürüyordu alevi.

35. Kibrit sönmedi. 35. Kibritle beraber yaktığı 36. ve 37. de.

Korktu çocuk. Alev parmağına yaklaşınca sıcaklığı hissetti.

Fırlattı 3 kibriti. Söndüremediği 3 kibriti.

Önce yere düştü kibrit. Halıya.

Belki 3 tane olmasa halının tutuşması daha uzun sürebilirdi.

Belki çocuk şoka girmemiş olsa bağırabilirdi.

Belki o kibritler havada sönebilirdi.

Uzun sürmedi tutuşma, çocuk bağıramadı, kibritler havada sönmedi.

Daha da yayıldı hatta, koltuğa, oradan perdeye.

Perdeler bunun içindi sanki. Alev daha kolay yayılsın diye.

Çocuk alevin kitaplığa ulaşmasını izledi.

Bir umut üflemek istedi.

Yanan sadece duyguları değildi artık. Bütün bir ev ortaktı onun duygularına.

Bazı sesler duyuyordu çocuk bütün o çıtırtıların arasından.

Çığlık gibi. Korku gibi. Korkunun duyulabildiğini fark etti.

Şoktan çıkınca yaptığı ilk şey elindeki kibritleri yere atmak oldu.

Alevin ulaştığı kibritler parladı yine hızlıca. Bu sefer sönmediler ama.

Çocuk bu kadar sıcağı sevmiyordu. O sadece kibritin kokusunu seviyordu.

Dayanamadı çocuk. Yere düştü. Kibritlerin yanına.

Her yer kibrit kokuyordu şimdi.

Belki ölmemiş olsa hatasından ders alabilirdi.